Dropping Out, Like The Buddha


Image of the WeekBuddha Gibi Bırakmak

​Aşırı meşguliyetin bir onur madalyası ve görevleri başarmanın en büyük erdem olduğu bir çağda ve bazı aktivistlerin toplanmak için insanları Martin Luther King’in “Kötülüğün kazanması için yapması gereken tek şey iyi insanların hiçbir şey yapmamasıdır” sözüyle teşvik ettikleri bir zamanda ben tahmin edilemeyecek bir şey yaptım. Bıraktım.

Kavga etmeyi sevmezdim ve gittikçe daha çok depresifleşiyordum; bir gün kafama dank etti: Eğer huzur istiyorsam, düşman edinmeyi bırakmalıydım. Böylece bıraktım.

Şimdi iyi bir çevrem var. Buddha da bırakmıştı. O orjinal bir hippiydi.

Buddha her şeye sahip bir prensti: güç, prestij, para, tensel zevk fakat herkesin sahip olmak istediği tüm bu dünyevi şeyler acı, ölüm ve geçiciliğin gerçekliğiyle yüz yüze gelince önemini kaybetmişti. Böylece o enfes kıyafetlerini çıkartıp attı ve daha derin bir anlam arayışıyla ormana doğru yola çıktı. Krallığında onu yargılayıp, her şeyi arkasında bırakmasını bencillik olarak düşünenlerin olduğuna eminim. Gezgin bir yogiden ziyade bir kral olarak daha faydalı şeyler yapamaz mıydı? Ne büyük bir kayıp. Fakat Buddha krallığındaki kişilere geçici refaha sahip olmaları için yardım etmekten daha radikal bir şeyin peşindeydi.

Böylece her şeyi geride bıraktı ve yollara düştü. Hakikati keşfetmek için her şeyi denedi. Arayışında o kadar tutkuluydu ki aşırı güç şeyler denedi, kendisini aydınlanmaya götüreceğini umarak bir deri bir kemik kalana kadar oruç tuttu. Sonunda neredeyse açlıktan ölecek bir halde hezeyan içindeyken bir sütçü yanına yaklaştı ve ona bariz olan şeyi söyledi. “ Kendini hasta ediyorsun. Al, biraz lapa ye.”

Sütçünün bu basit yemek önerisinin Buddha’ya anahtar olan farkındalığı sağladığını bilip bilmediğini merak ederim. Belki oracıkta yaptığı şeyi unutmuştu—yabancı birine küçük bir iyilik yapmış ve sonra ineklerine geri dönmüştü. Bence sütçü hak ettiği övgüyü göremiyor. Eğer kendi bakış açısının arkasında güçlü bir şekilde durmasaydı ve kendi sade hakikatini Buddha’ya sunmasaydı belki de Buddha en yüksek hakikati bulmak için çıktığı inatçı arayışında aşırılıklardan dolayı ölen o sarhoş hippilerden biri olacaktı.

Ama şanslıyız ki Buddha’nın kendisine karşı duyduğu şüpheleri vardı. Sütçü konuşurken, kendisinin bilmediği bir şeyi bilebileceği olasılığına kendisini açarak onu derin bir şekilde dinlemişti. Sonra lapayı yerken Orta Yol felsefesini temellendirdiği derin bir farkındalığa girmişti: Aşırılıklara kaçmanın faydası yoktur. En iyisi dengeyi bulmaya çalışmak. Kendimden şüphe etmekten hoşlanmasam da bence bu iyi bir şey çünkü araştırmayı canlı tutuyor: Yanlış düşünüyor olabileceğimi biliyorum. Bu bakış açısı bile başlı başına bir başarı çünkü eskiden kendi görüşümün daima ahlaken en doğru olduğuna ikna olmuştum. Aslında şimdi hiçbirimizin şu anda yaptıklarımızın derinlerde birilerine yardım mı edeceğini yoksa onları yaralayacağını mı tam olarak bilmediğimize oldukça eminim. Bunu kabul edip yine de sahip olduklarımızla yapabileceklerimizin en iyisini yapabilir miyiz?

Tefekkür soruları: “Buddha gibi bırakmak” senin için ne anlama geliyor? İçindeki huzuru bulmak için aşırıları bıraktığın bir anını paylaşabilir misin? Dengeyi bulmanda sana ne yardımcı oluyor?​


 

Excerpted from article here.


Add Your Reflection

17 Past Reflections