Action Without Desire Of Outcomes


Image of the WeekSonucu Arzulamayan Eylemler

Kişiler kendi çıkarları için diğerlerini sömürür, uluslar savaşa girer ve işyerleri birbirinin kuyusunu kazar çünkü bu durumda olan insanlar kendi çıkarları ve diğer insanların çıkarları arasında bir çatışma görürler. Fakat gerçekte böyle bir çatışma yoktur. Herkesin çıkarı birbirine bağlıdır. Barış, refah ve mutluluk herkesin menfaatinedir. Bunlar evrensel kazanımlardır ve ancak kişisel kazançlar unutulduğunda elde edilebilirler. Kişisel kazançların peşine düşüldüğünde evrensel kazanımlar kaybedilir. Evrensel kazanımlar kaybedildiğinde kişisel kazanımlar nerededir?

Aşkla yapılan eylemlerin kendisi ödül haline gelir. Art niyetle gerçekleştirilmeyen eylemler spontane, neşeli ve saf olduğunda dikkatimiz şimdi ve burada olur. Burada kurnazlık, hesap kitap, spekülasyon, plan, geçmiş, gelecek, endişe ve yük yoktur. Eylemlerimiz stressiz, baskısız ve gerginlik olmadan kendi akışında hareket eder.

Örneğin bir kişi sadece zevk aldığı için, pür dikkatle ve o anda hazır bir zihinle yemek yaptığında doğal olarak iyi bir yemek ortaya çıkacaktır. Sırf zevk aldığın için bahçıvanlık yap, sabırsızlık ve endişe olmadan, o zaman meyveler, çiçekler ve sebzeler kendiliğinden bahçeden bol bol gelecektir. Kendini yemek pişirmeye ve bahçıvanlığa adamış kişilere yemek yapmalarına ve bahçeyle ilgilenmelerine gerek olmadığını çünkü onlara hazır yemek ve paketlenmiş sebze sağlanacağı söylense tatmin olmazlar. Gerçek bir aşçı ve bahçıvan bu durumda mutlu hissetmeyecektir çünkü bu yolla yaratıcılıklarından ve neşe veren işlerinden mahrum olacaklardır.

Sevgiyle bahçesiyle uğraşan bir bahçıvan bitki krallığıyla kendini tanımlar. Bahçe yoluyla bu kişi tüm evrenle hissettiği bir birlik yakalar. Bu şekilde bahçıvanlık erdemli ve manevi bir iş, bir dua ve oyun haline gelir-tüm hayat bir oyun, kutsal bir tiyatrodur. Bir çocuk zevk için oyun oynar; biz zevk için rol oynarız. Eylemlerimizi kuşların şarkı söylemeleri gibi doğal bir şekilde gerçekleştirmeliyiz. Kendi doğamıza göre hareket ettiğimizden onay ve takdir beklememize gerek yoktur. Bahçıvanlık bir bahçıvana yemek yemek, su içmek ve uyumak gibi doğal gelir. Bahçıvanlığın özel bir tarafı yoktur. Bunda gurur ve kibir de yoktur.

[“Eğer elde edilecek bir şey yoksa, yani hiçbir hedef ve sonuç, o zaman neden eyleme geçelim ki?” diye sordum.]

Eylemi bırakamayız. Eylem önümüzde ve arkamızda. Hareketsiz bir şekilde oturmak bile bir eylemdir ve eğer uzun süre hareketsiz oturursak bunu bile rahatsız edici buluruz. Bu yüzden eylemi bırakmaya çabalamamıza gerek yok. Bırakabileceğimiz tek şey bir sonuç için duyulan arzudur.

İşimiz yoluyla kendimizi ifade ederiz. İş, hayal gücümüzü dışavurur. İş, sevginin görünür kılınan halidir. İşimiz yoluyla insanlarla ve maddi şeylerle ilişki kurarız. Bu yüzden işin kendisi güzeldir. Başkalarını etkileme, takdir edilme, ünlü ve zengin olma arzusu işimizi çirkinleştirir. Hiçbir kazancı arzulamaya gerek yoktur. Tüm kazançlar ikincil üründür. İşin asıl ürünü işin kendisidir.

Tefekkür soruları: İşin kendisinin güzel olduğu fakat diğerlerini etkileme arzusunun onu çirkinleştirdiği fikrine nasıl bakıyorsun? İşin, sevginin görünür kılınan hali olduğunu hissettiğin bir tecrübeni paylaşır mısın? İşini bırakmadan sonuçlara olan bağımlılığından kurtulmanda ne yardımcı oluyor?




 

Vinoba Bhave in conversation with Satish Kumar, as chronicled in the book, "You Are, Therefore I Am."


Add Your Reflection

8 Past Reflections